Klavyede Türkçe karakterler kullanmak zor bir şey değilmiş. Bu minik sorun sadece ele alınıp çözülmeyi beklermiş meğer. Beni bu konuda harekete geçiren - Boğaziçi'nin ilk yılında aldığım "Introduction to Data Processing" dersinden - hocam Haluk Selendi'ye teşekkürler.
Bugünlerde sömestir tatilinin tembelliği içerisinde geçiyor hayatım. Hızlı düzene alışınca insan boşlukta ne yapacağını şaşırıyor. Aslında yapacak bir dolu şey var ama el atamadan gün bitiyor. Mesela bir hocamın verdiği bir kitap var "2025 - Scenerios of US and Global Society Reshaped by Science and Teknology (2025 - Bilim ve teknoloji ile yeniden şekillenen ABD ve dünyaya ilişkin senaryolar) isimli. Onu bitirmek istiyorum. Ayrıca hiç sonu gelmeyen CV ve cover letter düzenlemelerimi yapıp okulun kariyer sayfasına yeni halleriyle koymak istiyorum. İkinci dönem yine şirketler gelecek okula, yaz stajı için mülakat yapmaya. Mülakatlara hazırlanmam da lazım. Belki de en önemlisi şu anda; ehliyet almam gerekiyor çünkü burada ilk altı ayımı devirmek üzereyim ve altı aydan sonra Türkiye ehliyetini kabul etmiyorlar. Bir de yapmak istediğim önemli bir şey var ki, o da "Modern Türkiye Cumhuriyeti" hakkında bir sunum hazırlayıp hocalarıma ve bölümdekilere sunmak. Burada pek çok kişi Türkiye'den bihaber. Emre Kongar'ın "Tarihimizle Yüzleşmek" adlı kitabını baz alarak hazırlamayı düşündüğüm sunumda Türklerin nasıl Anadolu'ya geldiğinden, islam dininin nasıl seçildiğine, Osmanlı'nın yıkılışından Atatürk'e, Ermeni meselesinden yakın doğuda olup bitenlere bir çok önemli konuyu ana hatlarıyla anlatmak istiyorum. Ülkemizin tarihini ve günümüzdeki koşullarını doğru bilmek ve objektif bir şekilde anlatmak hepimizin sorumluluğu. Yardım ve önerilerinizi memnuniyetle beklerim. Özetle hem okulun açılmasını istemiyorum - tipik her öğrencinin istemediği gibi - hem de bu tek düze ve verimsiz günlerden sıkılmaya başladım. Bendeki de her uzun tatil aynı hikaye. Boş durunca huzursuz oluyorum. Aklımda ve yapılacaklar listesinde bir sürü gerekli gereksiz iş yapılmayı beklerken, ben ne yapsam da yan çizsem diye bakıyorum. Normal Sevi'nin tam tersi bir karakter! Ben de yeni uğraşlar ediniyorum zaman geçsin diye. Adam akıllı yemek bile yapıyorum. Adamakıllı derken kasdettiğim her zaman yaptığım öğrenci işi pratik ve aynı zamanda sağlıklı yemeklerin dışında yemekler. Mesela geçenlerde limonlu biberiyeli fırın tavuk yaptım. Yine çok sağlıklı ama daha zaman alıcı. Oyalanırken her şey güzel de, eninde sonunda vicdan azabı çekiyorum yapmam gerekenleri yapmadan bir gün daha devirince. Bu arada güzel bir şey de oldu, tatil bahanesiyle ben yeniden resim yapmaya başladim. En son Almanya'da değişim programı öğrencisiyken resim dersi almıştım (2004'ün ilk dönemi) Türkiye'ye dönünce de devam etmemiştim. Bir iki gece üstüste çiziktirdim birşeyler. Hatta dün komik ve aynı zamanda bana cesaret verici bir şey oldu: Eve kablolu tv bağlamaya bir adam gelmişti. Adam ortada gezinen - bitirilmeyi bekleyen (ama baktıkça içinde pek çok hata gördüğüm için sonrasında üzerinde daha fazla uğraşmaktan vazgeçtiğim)- resmimi gördü ve sordu: "Acaba yeğenimin bir fotoğrafını getirsem onun da portresini çizer misiniz, fiyatı ne kadar olur?" :))) Tabi hem şaşırdım hem mutlu oldum hem de güldüm durumun beklenmedikliği karşısında. Cevap olarak ben, yeğeninin resmini yapmaya çalışacağımı, bunun benim için bir pratik yapma fırsatı olduğunu ve eğer güzel yapabilirsem resmi memnuniyetle hediye edeceğimi söyledim. Adam da şaşırdı, teşekkür etti ve haftasonu fotoğrafı getireceğini söyleyerek gitti.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment